26 Ocak 2011 Çarşamba

Zara'nın koku serisinden iç açıcı Green Herbs

Evime taşındım şimdi keyfini çıkarması küçük eksikliklerini tamamlaması kaldı. Yorgunluğunu atmaya daha fırsat olmadı açıkçası. Her anının keyifini çıkardıktan sonra yorgunluk da unutulup gidiyormuş meğer.

Süslemek deyince taşındığım gün annem aradı aman kızım evin mumsuz ve çiçeksiz kalmasın dedi.
Hemen kendi de gidip zara home dan home fragrance olarak satılan birkaç yıldır ev kokusuna yeni bir boyut getiren parfümün içine batmış sopalardan almış.

Salona yerleştirdiğiö gün o kadar dikkat etmemiştim meğer seçtiği koku, green herbs ne kadar iç açıcı ve keyif vericiymiş. Birkaç gün içinde bende misafir banyosuna aynı kokunun mumundan aldım. Sık sık yakmasam da mumun kokusu kapının önünden geçerken bile burnuma geliyor...Mum gibi kısa zamanda tükenen şeylere çok para vermek gibi bir huyum yoktur, zara da hem güzel kokan hem de hesaplı bir keşifte bulunmuş olmak beni çok mutlu etti...



Şu anda zara home indirimde olduğu için maalesef fiyat bilgisi veremiyorum. Gittim baktım green herbsli hiçbir ürün kalmamış, umarım devamı gelir siz de keyifle kullanırsınız.

Kanebo'dan eşsiz cilt temizleme süngeri

Yüzünüzdeki makyajı temizledikten sonra havluyla kuruladığınızda aslında makyajınızın tamamen yıkanmamış olmasından dolayı havluda turuncu bir çerçeve lekesi olması eminim hepimizin başına gelen bir durum. Sırf yüzümü iyice temizleyici ile yıkamama rağmen bunun olması makyajdan soğutmuştu bile beni.

Annemin bir arkadaşından öğrendiğim kanebo sensai sponge chief tam anlamı ile köşe bucak temizlik yapmak üzere üretilmiş. Yüzünüzü yıkadıktan sonra süngeri ılık su ile ıslatıp iyice yüzünüzü temizliyorsunuz. İşiniz bitince bir sabunla yıkayıp kurumaya bırakıyorsunuz, kuruyunca ilginç bir şekilde sertleşiyor.

Fön çektirdiğiniz zamanlarda bile saçlarınıza en yakın yerleri (fondöten sürenler için çok önemli) bile özenle temizleyebiliyorsunuz. Kullanım sıklığınıza göre ömrü değişiyor...

İstanbul yurt dışına gidiş duty free sinde fiyatı yaklaşık olarak 10 euro. Daha fazla bilgi için: http://www.sensai-cosmetics.com/detail/index.php?lang=en&id=sp010

5 Ocak 2011 Çarşamba

Mulino bakery'nin Gingerbread cookie evlerı

Uzun zaman oldu kabul ediyorum taşınma, yılbaşı derken küçük bir sağlık sorunu da araya girince cebimdeki akrebi ihmal ediverdim. Oysaki ilk yazacağım konu bir haftadır belliydi.

Arkadaşım G holiday season ve taşınmamı bir araya getirip  daha evvel hiç ismini duymadığım Mulino Bakery'den hediye olarak fotoğrafta gördüğünüz şahaseri yolladı.

Türkiye de yapıldığını hayatta tahmin etmiyordum, hatta yurt dışında benzerlerini görüp pek de özenirdim.
Süngerden yapılmış durmuyor mu sizce de?
Fakat gerçek. Mis gibi zencefil kokuyor, özenle birebir elle süslendiği çok belli olan bu evi daha yemeğe kıyamadım. Paketini açtıktan sonra kendimi tutamayacağıma eminim.

Mulino bakery hakkında daha fazla bilgi için: http://www.mulinobakery.com/index2.html

Umarım siz de dostlarınıza göndererek onları mutlu edersiniz!

26 Aralık 2010 Pazar

Habitat'dan kağıt çam ağacı

Sanırım çam ağacına olan ilgim açık seçik ortada. Evimin eksiklerini tamamlamam gerekirken elim sürekli süslere, ağaçlara çıngıraklara gidiyor, ilgim dağalıyor.

Muji de beğendiğim tahta ağaçtan sonra bugün de karşıma Habitat da yeşil kağıttan bir ağaç çıktı.
Bu da en az onun kadar heyecanlandırdı ve ilgimi çekti. Bu sefer çekinmeden dükkanın içinde fotoğrafını da çektim.



Daha fazla bilgi için http://www.habitatturkey.com/
Fiyatı 49 tl.

22 Aralık 2010 Çarşamba

Hiç ayakkabıdan yılbaşı ağacı gördünüz mü?

İstanbul'a geleli beri hala aralık sonuna yaklaştığımızı algılayamadığımdan etraftaki süsleme ve hazırlıklara dikkat etmemekteydim.
Taa ki bugün İstinye Park da gördüğüm basit ama yaratıcı kırmızıya boyanmış ayakkabılardan yapılma çam ağacı karşıma çıkana kadar. İnci mağazasının vitrinindeki ağaç bana çok yaratıcı geldi. Hiç huyum olmamasına rağmen çekingenliğimi atıp üstümden hemen fotoğrafladım. Fikir ayrı, uygulama da çok başarılı olmamış mı?

21 Aralık 2010 Salı

Teknoloji harikasi uçan papağan



Bu alet ile geçen ay Londra da Harrods da dolaşırken karşılaştım. Öyle helikopter veya uçak uçurmaya falan merakım yoktur ama cool görüntüsü AR.Drone Parrot ilgimi çekti, fazla vaktim olmadığı hemen ismini not ettim araştırmak üzere.
Bilgisayarımın başına geçtiğim ilk fırsatta google sağolsun bu teknolojik alet hakkında ne öğrenmek istediysem karşımdaydı.

Ipod touch, Ipad veya Iphone'unuz wi-fi bağlantısı sayesinde Parrot'ı kontrol ediyor aletin üzerindeki kamera sayesinde uzakta olsa da ekranda ki görüntü sayesinde güvenli şekilde yönlendirmeye devam edebiliyorsunuz.



Dizayn ve teknoloji bana inanılmaz geldi. Konseptin buradan nerelere gidebileceğini aklım almadı, son noktayı koymuşlar gibi geldi ama eminim ama Parrot daha yolun başı.

Almak almamak size kalmış önemli olan böyle bir oyuncağın geliştirilmiş olmasından haberdar olmak. Tabii alırsanız hediye edeceğiniz erkek eminim çok da mutlu olacaktır. (ya da kendiniz)

Daha fazla bilgi için: http://ardrone.parrot.com/parrot-ar-drone/usa/
Fiyatı amazon.com da 299 usd.

20 Aralık 2010 Pazartesi

Hünkar'ın Ispanak arasına gizlenmiş levreği

Ispanaklar arasında görünmüyor değil mi?


Nişantaşı yakınında çalıştığım günlerde etrafta çalışan, işi, yolu düşen birçok da arkadaşım vardı. Civardaki bütün cafe ve restoranları denedikten sonra uzun zaman Hünkar'ın bağımlısı olmuştuk.

Sipariş verme kolaylığı, yemeklerin hazır olmasından ötürü bekleme derdi olmaması, ev yemeği ayarında "temiz" yemek yemek bağımlılığımızın en önemli sebepleriydi. 
Bir çırpıda yemeğimizi yiyip üstüne işe geri dönme stresi başlamadan çayımızı içip servise, yemeğin kalitesine sinirlenmeden sohbet edip hayatlarımıza geri dönüyorduk.

işte levrek!
Kimimiz iş değiştirdi, kimimiz şehir, kimimizin de hayatındaki öncelikler değişti. Bu sırada Hünkar orjinal yerinden aynı sokakta daha yukarıda geçici bir yerde açıldı (bina yıkılıp baştan yapılacaktı). Birkaç kez önünden geçmeme rağmen geçici olduğunu bildiğimden midir nedir yeni yer pek bir karaktersiz göründü dışarıdan gözüme. Geçtiğimiz aylarda eski yerine döndüğünü duyunca canımın Hünkar'ın bamyasını, salatasını çekiverdiğini fark ettim.

Anlayacağınız İstanbul'a döndüm.Birkaç ayak işi dolayısı ile Nişantaşına yolum düşünce uzun zaman aradan sonra Hünkar'a uğradım. Eskiden gözüme aşina olan ahçı ve garsonları birebir bıraktığım gibi içerde hizmet ederken görünce aslında ne kadar özlediğimi fark ettim.

Epey süren Amerika seyahatim boyunca balık yemediğimi farkındaydım. Yemek vitrininde yemyeşil ıspanak yaprakları arasında zar zor görünen levreği fark etince yüzüm güldü. Yanına kocaman yeşillik domates karışık bir salata ile doya doya yedim. Çok ıspanak meraklısı bir insan olmamama rağmen gerçekten çok lezzetliydi. Balık tadını bastırsın diye üzerine demli tavşan kanı renginde iki tane de çay içtim.

Sanırım bir kere yetmedi tadı da damağımda kaldı. Bu sıralar fırsat oldukça sık sık gideceğim....siz de Hünkar hakkında daha fazla bilgi edinmek için http://www.hunkar1950.com/ adresinden websitesine bakabilirsiniz. 

Afiyet olsun!